23 Aralık 2011 Cuma

Ağlamaklı Bir 'Yeni Hayat'

Boş sınıfın penceresinden arka bahçedeki sabah güneşinde ışıl ışıl gözüken dut ağacına bakan gözlerim arada bir dönüp sırama takılıyordu. Buraya gelirken elinde tuttuğu boş su şişesi sıramın üzerinde duruyordu. İçimden bir ses, Pembe'nin benim rezil bir katil olduğumu çoktan bildiğini, bu yüzden onunla hiç mi hiç konuşamayacağımı, bu durumda yapılacak tek şeyin, sınıfın kapısını kapayıp hâlâ Pembe'nin kokusunu taşıyan sırama oturup ağlaya ağlaya uyumak olduğunu söyledi. Başka bir ses karşı çıktı ona, katiller katil gibi davranmalıydı, soğukkanlı olmalıydı, telaşa kapılmamalıydı: Pembe kantinde beni bekliyordu mutlaka. Sınıftan çıkmadan önce, evet en sonunda o hain sivrisineği, camın kenarında gördüm ve bir darbeyle avucumun içiyle ezdim. Sivrisineğin karnından, avucumun içindeki aşk çizgisine bulaşan kanın, Pembe'nin tatlı kanı olduğuna emindim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder