29 Mayıs 2013 Çarşamba

Senden başka hiç kimse senin kurtarıcın olamaz !


Düşünce özgürlüğünün olmaması, insanların düşüncelerini söyleyememesi değildir. Düşünce özgürlüğünün olmaması insanların düşünememesidir...
''Karşı karşıya kaldığınız aşılmasi güç problemleri mevcut düşünce yapınızla çözemezsiniz. Çünkü bu problemler, mevcut düşünce yapınızın ürünüdürler.''
[ Albert Einstein ]

Bilim ile din bağdaşmaz.

Bilim ile din bağdaşmaz. Din adamları ne derse desin, ister peygamberin "İlim Çin'de de olsa alın" sözünü örnek versinler, ister başka bazı gerekçelerle bilimi yüceltsinler, ve islamın ya da herhangi başka bir dinin bilimle çelişmediğini söylesinler, özünde bağdaşamaz iki düşünce biçimi olan bilim ile dini uzlaştırmak mümkün değildir.

Bunun sebebini anlamak inançlıların çoğuna zor gelir. Bizlerin, sırf dine ve Tanrı'ya karşı içimizde beslediğimiz bir düşmanlıktan dolayı bu tür karalayıcı sözlerle dine saldırdığımıza inanmak isterler.

Bu yüzden, bu düşüncemizin sebebini burada örnekleriyle açıklamak istiyorum.

Din ile bilimin birinci önemli farkı "yanlışlanabilirlik" noktasındadır. Bilimde, yanlışlanabilir olmayan bir kavramın bilgi değeri yoktur.

Yanlışlanabilirliği kısaca açıklayacak olursak, bir önermenin yanlışlanabilir olması demek, eğer yanlışsa, yanlışlığının ortaya çıkartılabilir olması demektir. "Elimde kırmızı bir balon var" yanlışlanabilir bir önermedir. Eğer yanlışsa, yani elimde bir balon yoksa, ya da başka renk bir balon varsa, bunu anlamak çok kolaydır. Fakat "Ölümden sonra hayat var" yanlışlanabilir değildir. Ya da "Komşunun başına gelen kötü olay, benim bedduam yüzündendir" gibi bir önerme, yanlışlanabilir değildir. Bilimde, yanlış olması durumunda, bunu anlamaya imkan olmayan bu tür ifadelerin bilgi değeri yoktur.

Fakat dinde bu tür yanlışlanamaz pek çok ifade vardır. Dolayısıyla dinsel bilginin pek çok örneğinin, test edilip, yanlış olup olmadığının görülmesi mümkün değildir. Aslında dinde yanlışlanabilir ifadeler de vardır, ve onların da bir kısmı yanlışlanmıştır. Fakat, bu ayrı bir konu ve bu yazıda asıl üstünde durmak istediğimiz nokta dinin pek çok bilgisinin genel olarak yanlışlanabilir olmadığıdır.

Evrenin Tanrı'nın ol demesiyle oluştuğuna, öbür dünyada bizleri ödül veya cezanın beklediğine, vs. inanirken uygulanan mentaliteyi, bilimsel alanda uygulamaya kalksak, herhangi bir bilimsel problemde, karşimiza çikan ve durumu açikliyor gibi görünen ilk açiklamaya dört elle sarilir ve pek çok hata yapardık.

Örneğin, "Dünya düzdür" gibi bir önerme, dış dünyayla ilgili gözlemlerimize uyduğu için, bundan kuşku duymaz ve dünyanın yuvarlak olduğunu bu yüzyılda bile belki hala öğrenmemiş olurduk. Bir önermenin, dış dünya verilerine bakılarak doğrulanması kolaydır. Tek derdimiz durumu açıklıyormuş gibi görünen bir ifade bulmaksa, bu pek çok durumda mümkündür. Hatta gözlemlerle de doğrulanabilen birden fazla açıklama geliştirilebilir pek çok durumda. Eğer bunları yanlışlamaya uğraşmazsak, yanlış olduklarından şüphe edip yanlışlıklarını ortaya çıkartacak testlere tabi tutmazsak, çok kolay yanılabiliriz. "Dünya düzdür" yanlışlanabilir bir önermedir. Yanlışlığının ortaya çıkartılması mümkündür. Örneğin, en basiti "Dünya düz olsaydı, denize açılan geminin direği, gemi kıyıdan uzaklaştıkça, ufukta kaybolmazdı" gibi bir gözlemle, "Dünya düzdür"ün yanlışlanması mümkündür. Fakat buna rağmen, sırf insanlar yanlışlamaya uğraşmadığı için, yüzyıllarca "Dünya düzdür" açıklamasına inanıldığı düşünülürse, bir de teorik olarak dahi yanlışlanması mümkün olmayan açıklamaların toplumda geniş şekilde kabul görmesinin bırakacağı izi ve bu durumun dünyayı algılayışımızı nasıl geri bırakacağını varın siz düşünün.

Nitekim bugün durum budur. Dünya üzerinde yüzmilyonlarca, belki milyarlarca insan, öldükten sonra yaşayacaklarını ve ceza ya da ödül alacaklarını düşünüyor. Görünmez, her şeye kadir ve her şeyi bilen bir varlığın evreni ve bizi yarattığına inanıyor. Bunun "Dünya düzdür" örneğindeki gibi yanıltıcı bir varsayım olduğunu hiç de azımsanmayacak sayıda bir kesim biliyor bereket, ama yine de bu yeterli değil ve bu yüzyılda bile insanların dünyayla ve evrenle ilgili kavrayışlarının bu derece sığ olduğunu görmek, gerçekten endişe verici.

Yanlışlanabilir olmayan birşeye inanmanın yaratacağı problemleri görmemek, zihnini böyle bir tavra alıştırmak, sadece kolay aldanmaya değil, dünyayı yanlış algılamaya ve dünya ve evrenle ilgili kavrayışımızın sığlaşmasına da sebep olur. Dinsel bilgiler ve dinsel düşünce tarzı ise bize pek çok bu tür imkan verir.

Bilimle din arasındaki birbaşka fark, bilimde yargıların deneyden (testten) sonra, dinde ise önce yapılmasıdır.

Bilimde yargılar deneyden (testten) sonra yapılır. Deneyin sonucuna göre, gerekirse yargılar değiştirilir. Dinde ise yargılar baştan verilir, doğrular baştan bellidir, ve deneyin sonucu bu bilgilere göre yorumlanır. Bu yüzden bir mümini kuranda geçen bir ifadenin yanlış olduğuna ikna edemezsiniz örneğin. Çünkü kuranda geçen tüm ifadelerin doğruluğunu baştan kabul etmiştir. Eğer herhangi bir ifade, günümüzde bilinen bazı gerçeklere aykırı düşerse, basitçe bu ifadenin yorumlanış tarzını değiştirir. Dini ifade hala doğrudur, baştan beri doğrudur, sadece mümin geçmişte onu yanlış anlamıştır. Açıklaması budur.

Bunu da ancak kurandaki sözkonusu bilginin sorgulanmasına sebep olacak yeni bir bilgiyi başkası bulup ortaya çıkardığı zaman yapar. Müminin kendisinin kurandaki bilgilere aykırı düşecek, dolayısıyla, o bilgiyi yorumlayış tarzını değiştirmesine sebep olacak türde bir bilgi ortaya çıkarması bile mümkün değildir. Çünkü o bilgileri sorgulayacak türde bir eylemi bile olamaz müminin.

Dolayısıyla, dinsel düşünce şekli, doğruların sorgulanmasının önünde de bir engeldir. İnsanların Adem ve Havva'dan türediğine inanan biri, dağa, bozkıra çıkıp, ilkel insan fosili aramaz. Kutsal kitaplara göre dünya 6000 yıl kadar önce, toplam 6 günde yaratıldığı için, dünyanın yaşını ve nasıl oluştuğunu merak edip tespit etmeye çalışmaz. Bu tespitleri ancak düşünce tarzları ve eylemleri dinle motive edilmemiş bilim adamları yapar, ve müminlerin bu konudaki tek eylemleri, bu yeni bilgilerin ışığında kendi inançlarını ve kutsal kitapları "yorumlama" tarzlarını gözden geçirmek olur. (6 günü, 6 aşama olarak değiştirip, buna mecazi diyerek örneğin). Tüm enerjilerini, kendi doğru bildikleri şeyleri yeni bilgiler ışığında gözden geçirip, gerekirse yorumlayarak, doğruluklarından emin olmaya ayırmak zorunda kalırlar. Yeni bilgi ortaya çıkartamazlar. Çünkü eski bilgileri sorgulamazlar. Eski bilgiler kutsal bilgi ve sorgulanmayaçak, doğruluğu kesin bilgi olduğu için, ancak başkaları asıl doğru bilgiyi ve asıl gerçeği gözlerine soktuğunda gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalırlar. Bunun dışında, doğruları sorgulamak ve ortaya çıkarmak için bir motivasyonları, ve bir gerekçeleri yoktur.

Yani, dinsel düşüncenin bilimle bağdaşmayan ve hatta bilimi engelleyen birbaşka unsuru, bilimsel araştırma konusunda motivasyon bırakmamasıdır.

Dinsel bilgi Tanrısaldır ve doğrudur. Sorgulanmasının bir gereği yoktur. Hatta sorgulanması bir günahtır. Bu durumda, bir müminin, evrenin ve canlılığın yaratılışı, insanın ortaya çıkışı, dünyanın yaşı, vs. gibi dış dünya ile ilgili algılayışımızın temelinde yer alan noktalarla ilgili sorgulayıcı bilimsel araştırmalar yapmak için bir motivasyon ve mantıksal bir gerekçe bulması kolay değildir. Cemaat liderleri ve dini önderleri, bilimsel aktivitenin günlük hayattan gözlenmiş pratik yararları yüzünden bilimi ve bilimsel araştırmayı sözlerle teşvik etmeye çalışsalar da durum budur. Bu yüzden ne islami kesimden, ne de hristiyan ve musevilerin fundamentalist kesiminden doğru dürüst bilimsel buluş çıkmaz.

Ayrıca, üç büyük dindeki öbür dünya inancı da, bilimsel aktiviteyi engelleyen birbaşka unsurdur. Öyle ya, eğer bu dünya faniyse ve gerçek hayat, sonsuz süreli olarak öbür dünyadaysa, ve bu dünyadaki hayat sadece öbür tarafa hazırlık için geçirilmesi gereken bir imtihansa, siz sözlerle bilimi ne kadar özendirirseniz özendirin, bilimsel eylem, müminleri inandirdığınız bu diğer açıklamalarla çelişecektir. İmtihan dünyasında yapılması gereken şey, her tutarlı düşünen müminin göreceği gibi, bolca ibadet yapıp öbür dünyaya hazırlanmaktır. Yoksa, bütün ömrünü milyonlarca böcek ve kelebek türünü sınıflandırarak veya dağ taş dolaşıp yeryüzündeki kaya tabakalarının oluşumunu inceleyerek geçirmek değil. Bu tür eylemlerin gerektirdiği yaşam tarzının, müminin yaşaması gereken türde bir yaşamla (5 vakit namaz ve günlük hayatın her ayrıntısında dinsel prensiplere uymak gibi) uyuşmaması bir yana, işin bir de müminin böyle bir monoton, uzun süreli ve sıkıcı bilimsel aktiviteye kendi hayatında yer ve gerekçe görmemesi yönü vardır. Çünkü müminin hayatının daha önemli bir yönü vardır. Müminin hayatı bir imtihandır ve önemsiz ayrıntılarla harcanmamalıdır. Hayattaki en önemli şey, hatta tek önemli şey, iyi ibadet edip, iyi bir mümin olmak ve öbür dünyaya iyi hazırlanmaktır.

Dolayısıyla, dinci kesim ne derse desin, bilimle dinin bağdaştığı ve dinin bilime köstek olmadığı, vs. türündeki iddialarini kanitlayamazlar. Çünkü ortada, yukarıda açıkladığımız somut gözlemler vardır. Hem dinine bağlı olup, hem de bilimsel alanda çeşitli buluşlar ortaya çıkartmış birilerinin tespit edilip örnek olarak getirilmesi bu gerçeği değiştirmez, çünkü burada tartıştığımız konular tek tek kişilerle ilgili değil, toplumla ve toplumsal davranışlarla ilgili sosyolojik konulardır.

Eski zamanlarda buluşlar yapılmış olmasının da kafa karıştırıcı bir tarafı yoktur. Bütün mesele buluşu yapan zihniyetin ne olduğudur.

Buluşların nasıl yapıldığı bellidir. Yeni bir bilgi ortaya çıkarmak, eski bilgiyi sorgulamayı, eski açıklamadan farklı olan hipotezler ortaya çıkarmayı ve bu hipotezleri test etmeyi gerektirir.

"Gülün Adı" filmindeki bilimsel zihinli rahibin de yaptığı budur, küçük bir cocuğun oyun oynarken yaptığı da budur. Küçük bebeklerin, ellerine aldıkları bir cismi evirip çevirip bakmaları, ağızlarına götürmeleri, cismi sağa sola vurmaları ya da çekiştirmeleri, aslında birer deneydir. Çocuk kendi kafasında dış dünyanın nasıl işlediğini anlamaya çalışmaktadır. Küçük cocuklar bile, bilim adamlarının uyguladığı yöntemleri uygulayarak öğrenir (ilkel şekliyle).

Dinde karşı çıkılan nokta ise, imanın gerektirdiği zihniyetin, bu evrensel bilgi arttırma kurallarıyla çelişmesidir. Dinin teşvik ettiği zihniyet, eski bilinenlerden şüphe duyup sorgulamaya engeldir. Din doğruları vermiştir, bu yüzden sorgulayıp deney yapmayı gereksiz kılar dinsel zihniyet.

Fakat bunu %100 başarıyla gerçekleştiremez elbette. Çünkü insanoğlunun sorgulayıcı yönü de vardır. Din sadece bunu zorlaştırmakla yetinir. Tamamen köreltemez. Eğer köreltebilseydi, insanoğlunun dinsel düşünce batağına battığı karanlık çağlardan çıkması mümkün olmazdı.

Yargının testten sonra değil önce yapılması gibi bir düşünme şekline kendini alıştıran birinin, başarılı bir bilimsel zihin geliştirmesi mümkün değildir. Bu yüzden gerçek bilim adamları arasında inançlı oranı çok düşüktür. (1998 yılında Nature dergisi tarafından ünlü bilim adamları arasında yapılan bir anketin sonucuna göre, bu bilim adamları arasındaki inançlı oranını %7.9, inançsız oranını %76.7 ve agnostik oranını da %23.3'tür).

Bilim dine rağmen gelişir. Çünkü dinsel düşünce, insanoğlunu son zerresine kadar esir alamaz. Fakat bilim geliştiginde, insanoğlunun dinsel düşünceyle bağdaşmayan özellikleri sebebiyle gelişir.

Bilim ile din bağdaşmaz. Din, bilimin ve bilimsel gelişmenin önünde bir engeldir. Bu yüzden de insanlara, özellikle de genç nesle bilimsel düşünmenin ilke ve kuralları öğretilmeli, dinsel değil bilimsel kafalar yetiştirilmelidir.

Bir de diktatör deyince kızarlar...


Kötü örnekleri gösterip ALKOL yasaklanıyormuş ...! Alkol nereden bakarsan zarar, nereden bakarsan fena...da .... siz çoğu zırva hayla mahsulü kötü örneklerle HAZA GÜNEŞ olan güzeller güzeli dinimizi yasaklayıp , mükemmel işleyen beyninizle yeni ve bir din tarifi yapmadınız mı ? Hala o size ait din tarifinizi "DİN BU " diye dikte etmiyor musunuz ?
İki önemli anket kuruluşu raporlarına göre %84 barış istiyor ve yapılanları destekliyormuş..! Çok şaşırmadık . 90 yıldır aynı senaryo : kendileri çalıp kendileri oynayan bir gurup TAŞKAFA..!

Yoksa yasa yapan ayyaşta mı varmış tarihimizde ??? Aaaaaaa ??! Tövbe tövbe ..!

bir de diktatör deyince kızarlar ... hiçbir kemalist ne liberal ne de demokrat olamaz deyince kuduryorlar ...!! ulan isminiz sosyal demokrat ama sosyal demokrasi adına ne varsa bayraktarlığını muhafazakarlara kaptırdınız ... özgürlük , birey , insan hakları , özgür düşünce ,barış ... hepsinin karşısındasınız ve hepsine bir kulbunuz var ..! kulpsuz kalasıcalar sizi ...! Gerici , yobaz , mürteci taşkafalr sizi..!! Siz kim cumhuriyet kim be ...!

Yok Türk ırkı değil de , ülke de yaşayanları tarif edermiş de ...bıdı bıdı zırvalar ...
Asil kan noluyo ? Ulan mezardan kafataslarını çıkartıp ben mi ölçtüm ? Kızılderilileri bile bering boğazı teorisi ile türk yapmaya kalmadınız mı ? Hititler bile türk soyu size sorsanız .... Ya dil teoriniz ??? Dünya da türkçe den türememiş dil bırakmadınız ... Sonra kıvır da kıvır ...tok öyleydi yok böyleydi ... Ulan zevzekler : 2 tane kitap okuyun ..! Askeri demoklesin kılcı edip milletin başına alevileri katlettiniz , kürtleri kıydınız , müslümanları astınız ... Allah darbelerinizin de , militarizminizin de , juridokrasinizin de , jakobenliğinizin de cezasını verecek ...

Geri beyinler ... Moddys not arttırır , japonlar yatırım yapılabilir seviyeyi teyir eder ...IMF borç biter ... ama bunlar hala 3 tane CHP li kollardan yalan yanlış haber üretmek görevi olan zevzeklerin yazdıklarını forward eder dururlar ... KIÇIMLA GÜLMEKTEN BIKTIM , YALANLAMAKTAN USANDIM ARTIK yazdığınız paylaştığınız aptal saptal yalanları ... Ben gülmekten sıkıldım artık hiç mi utanmıyorsunuz ???

Bu zevzekler dün danıştay saldırısını müslümanlar yaptı yalanı ile coşup meydanlara akan zavalllılar .. Herşey birbir ortaya çıktı ama inandıkları yalanlardan utanmayıp yeni yalanlara inanıyorlar ...!

Ulan bu mücadele verilemeden önce askerin kanına işlemişti darbecilik ... zart oldu mu yakarım , zurt oldu mu tankları geçiririm ... falan oldu mu başa geçerim hepinizi keserim ... 1960 hayal miydi ? 1970 rüya mıydı ? ç1980 de darbe olmadı mı ?
ASKER DARBE YAPMAZMIŞ , AKLINDAN BİLE GEÇMEMİŞ , TEŞEBBÜSTE ETMEZMİŞ ... Aklınıza edeyim ... ola ki çalışır ..!!

Anırıp durursunuz ...! 50 yıldır sessiz sedasız varları yoklarını feda etmiş bu günler için her şeylerini feda etmiş ADAM ların kalıcı FETHİ karşısında yapabileceğiniz başka ne olabilir ki ? Siz lise de , üni de keyif döşeğinizde uyurken , ADAM olanlar bugünler için mücadele verdi ...İt ürürrrrr kervan yürür...!

Allah ın dingili ..! Türklük umurumda değil ama Irkınla övünen sen kıçını dönüp kaçarken ben imanımla bu bayrak bu ülke için ölmeye seve seve gidenlerdenim ..!

Bahşedilen güzel günleri, öldürdüğünüz yüzbinlerce insanı kanı üzerine inşa ettiğiniz DEVİRİMLERİNİZ le (devrim değil) karıştırmayın ..!
GÜN KALPLERİN FETHEDİLDİĞİ GÜN ... Bu bir yürek inkilabı ..!


---------------------------------
- Biz atatürk çocuklarıyız ...
* yaşşaaa , koçum beniimm ....bravvooo .
----------------------------------
-atatürk olmasa siz de olmazdın ..! ( haşa - tövbeler tövbesi. Allah ım şaka da olsa iktibas da olsa yazdığım için beni Affet !! )
* Bravvvoooo...yaşşşa sennn ...ŞAK , ŞAK , ŞAAAK ..!
-----------------------------------

-atatürk bu ülkeyi bana emanet etti..
* yihhuu , bravvoo..!
---------------------------
- örtününce ahlaklı mı oluyor , sonra ne haltlar ediyorlar,benim kalbim omo ile yıkanmış
* ya sen var ya ...muhteşemsin ... şak şak şak...bravooo..!
--------------------------------------
-bıraksam TC yi dinamitleyip yıkacaklar ..! Tabelaları kaldırtmadık , cumhuriyeti kurtardık..!
*aslanım benim , bravvooo ..!
---------------------------
-ben atatürkçüyüm
*bravoo...şak şak şak ..!!
-------------------------
-laik im abi ben ..! Türkiye laiktir laik kalacak ..!
*bravo yipiyyuuu ..!
---------------------
-akıl ,bilim, fen , medeniyetle benim işim ..
* yaşa , varol
------------------------
-ben öyle gericilerden değil gerçek müslümanım, içerim sonra sıçarım ,duamı da okurum. Yolda öpüşürüm ama kırk yasin okuturum .. gerçek din bu zaten..!
* harikasın..şak,şak,şak ...! BRAVVVOOO..!
------------------------
- ne anlar o örümcek kafalılar , boşverr..
* ya sen ne müthişsin ..! yaşşşaaaAAA..!
ŞAAAAK...ŞAAAK ...ŞAAAAK ..!!!!

21 Mayıs 2013 Salı

İslam ve sanat (amatör)

Bilindiği gibi İslam'ın resme ve heykele olumsuz bakışı müslümanları en başından beri ağaç oymacılığı, taş oymacılığı, çini sanatı, yazı sanatına yönlendirmiş ve İslam estetiği dediğinizde elde kala kala " Allahın isimlerinin güzel yazılarla yazılışı , Hz.Muhammedin hadislerinin cami duvarlarına kabartarak işlenişi kalmıştır

Osmanlı'da uzun seneler Meşhur hattatların yazdığı el yazması Kur?an-ı Kerim?ler, kitaplar, levhalar, sanata hüküm sürmüştür , bunun sonucunda müslümanlar modern estetiğe hitap eden yerleşim yerleri sokaklar caddeler evler kuramamış bütün enerjilerini allahın isimlerini duvarlara yazmaya harcamışlardır.

Müslümanlar çini üzerinde de kayda değer çalışmalar yapmış özellikle camiler, kısmen türbe, medrese, saray ve konaklar, üzerinde çeşit çeşit, rengarenk çiçek, gül, lale ve benzeri motiflerin işlendiği çinilerle süslenmiş, sanki bahar cümbüşü dört mevsimde bu mekanlara taşınmıştır.

Müslümanların modern dünyada resim , heykel , şehir mimarisi , sinema , tiyatro , edebiyat, müzik gibi sanat dallarında insanlığa katkıları nelerdir ? Sıfır.. Yani hiç yok ! Olamaz çünkü müslümana göre estetik demek ayet ve hadisleri kabarta kabarta yazmak demektir , gerisi boştur ahirete faydası yoktur.. 

Müslüman adam boş vakitlerini resulullahın hayatını okuyup dini ilimler ögrenerek , hafızların hatim setlerini dinleyerek gecirir.. Öküz herif acıp bi roman okumaz güzel bi film izlemez varsa yok bedevi kitabı kuran.. Sonra da bedevi Resulullah

İslamda sanat yoktur sanat adı altında yapılan din propagandası vardır 

****************

Müslümanların yukarda sıraladığım resim , heykel , şehir mimarisi , sinema , tiyatro , edebiyat, müzik sanat dallarında ne gibi katkıları var? , mesela müslüman bir müzisyen , yada müslümanın yazdığı ebedi bir eser , bi heykel , dünya çapında müslüman yönetmen? tiyatro opera müzikal dallarında müslümanların eserleri??  dostoyevski, balzac, nietzche, hugo, hegel , verdi , shekspeare , gogol , beckett , chopin , beethoven, mozart bunların hangisi abdestinde namazında müslümandır ? Müslümana göre sanat ayetleri hadisleri kabarta kabarta yazıp duvara asmaktır 

*****************

Doğru müslümanlıkta bu tip sanatlar gelişmemiştir. Fakat senin başta saydığın hat,minyatür, çini sanatında zirveye ulaşmışlardır. Senin başta saydıklarından batı ne yapmıştır. Sen bana onu söyle. Şunu unutma herkesin kendine özgü bir sanatı vardır. Şu an yapılan eserlerin hangisinde bir estetik var. Sen bana onu söyle. İslam eserlerini incelediğimiz zaman çok güzel bir estetiğin olduğunu görürüz. Kusura bakma ama eleştirmek için çok saçma bir konu bulmuşsun. 

**********************

Islamda estetik anlayisi Arapca harfleri sekilden sekle sokup Allah, Muhammed yazmaktir, gozu surmeli erkek portreleri yapmaktir.

*********************

Siz adam degilsiniz.. Be utanmazlar dostoyevski tolstoy kafka müslüman mı ? Bana bir müslüman yönetmen göster bakalım.. Tiyatro nerde resim heykel zaten yok hani müzikal opera nerde ? Sİz sanattan bütün gün esmaül hüsnayı cami duvarına yazmayı anlarsınız , kitap yazsanız muhammedin savaşlarını anlatırsınız , bedevi ruhlu adamlarla ne tartışıyorsun

***********************

ALlahın arap ruhlu bedevisi , bunları yazan bi sen misin sanıyorsun , islamda sanatı tartıştıgım her forumda birileri cıkar önce elhamra sarayının resmini basar , sonra sanatla hic alakası olmayan adamların isimlerini yazar , en sonda da islamın sanatı aslında dışlamadıgını ispatladıgını sanarak s..tirip gider.. Bıktım sen gibiler ugraşmaktan

***************************

Ruslan yazdıklarının çoğu doğru güzelde, İslam dünyası edebiyat ve resim konusunda özellikle geri kalmıştır..

bu konuda İlber Ortaylı'nın çok güzel Yakınmaları vardır...Avrupa TArihini incelerken Edebi ve görsel eserlerin çokluğu sayesinde o dönemleri tasvir etmenin ne denli kolay olduğunu ancak bizim tarihimizde Edebi ve görsel eserlerin özellikle Tablo vs. azlığı nedeniyle tasvirin zor olduğunu belirtmiştir..

İslam dünyası saydıkların dışında çokta üretken olamamıştır..bunun tabii 1 den fazla nedenleri var yani Dinsel Taassub tek neden değildir..

İslam Dünyası resimi değil Minyatörü tercih etmiştir. Bu açıdan bakıldığında batı dünyası da minyatörde geri kalmış sayılır.

İslam dünyası son beşyüz yıldır edebiyatta geri olduğu doğru ama düz yazıda geri; şiirde her zaman güneşin doğum anındaki tılsımlı cümbüş gibi birileri yetişmiştir.

***************************

http://www.ateistforum.org
http://agnostik.forumup.com/
http://tanrivarmi.blogspot.com/

Hadis-i sahihde vardır ki:


Hadis-i sahihde vardır ki: 'Bir adam kemal-i iman kazandığına, avam-ı nasın akıllarının tavr-ı haricindeki yüksek hallerini mecnunluk, divanelik saymaları, onun kemal-i imanına ve tam itikadına delalet eder' diye ferman ediyor.
Bediüzzaman - Şualar (yeni asya da sayfa 289)

20 Mayıs 2013 Pazartesi

Kelime ve yalnızlık hayatın tadı tuzu Mısra 11: Kelime ve Yalnızlık

Kelime ve yalnızlık hayatın tadı tuzu
Mısra 11: Kelime ve Yalnızlık

Önce kelime var. Kelimeden önce de yalnızlık vardı. Ve kelimeden sonra da varolmaya devam etti yalnızlık. Kelimenin bittiği yerde başladı; kelime söylenmeden önce başladı. Kelimeler yalnızlığı unutturdu ve yalnızlık, kelimeyle birlikte yaşadı insanın içinde. Kelimeler, yalnızlığı anlattı ve yalnızlığın içinde eriyip kayboldu. Yalnız kelimeler acıyı dindirdi ve kelimeler insanın aklına geldikçe, yalnızlık büyüdü, dayanılmaz oldu.

Yendi, yenildi; sonunda gene yenildi kelimelere, kelimelerle birlikte açtığı savaşta. Yalnızlık hep ordaydı.

Oğuz Atay - Tutunamayanlar  (sayfa 151)
Kendine oyunlar buldun: Başkalarının katılıp katılmadığına aldırmadığın oyunlar. Herkesi yargıladın bu oyunlarda. Bu arada, beni de yargıladın, Bana da haksızlık ettin. Ben de bir oyun yazsam, sonunda haklı çıkmak için kendini öldürdüğünü söylesem...
Oğuz Atay - Tutunamayanlar sayfa 31

1 Mayıs 2013 Çarşamba

Ahirette, Cennette cinsel hayat var mıdır?


SORU: Ahirette, Cennette cinsel hayat var mıdır?

Kuşkusuz, cennette her lezzetin yanında cinsî ilişki de vardır. Kur’an’da kişilerin eşlerinden ve ayrıca hurilerden bahseden ayetler, dolayısıyla bu tür ilişkiden de söz etmiş oluyor.

Arap edebiyatında 40, 70 gibi sayılar, daha çok, bir şeyde fazlalığı ifade eder, çokluktan kinayedir. Hadiste, cinsi münasebetin dünyadakinden daha lezzetli olduğunun ifade edilmesi için, onun önemli bir unsuru olan cinsel güçle açıklanmıştır.

Abdullah b. Abbas, “Cennetin hiçbir nimeti dünyanınkine benzemez, yalnız bir isim benzerliği vardır.” şeklindeki ifadesi, cennetteki evlilik nimeti için de geçerlidir. Sonsuz bir hayatta, sırf dostlar için hazırlanmış bir mutluluk diyarındaki lezzetlerin derecesi, her türlü tanımlamanın üstünde ve ötesindedir. Oradaki güzellikler -hadiste ifade edildiği üzere “Ne bir göz görmüş, ne bir kulak işitmiş ve ne de bir kimsenin aklından, hayalinden geçmiştir.”

Cenneti tam anlayamadığımız için bazı sorular aklımıza gelebilir; bu normaldir. Cennette:

1. İnsan bir anda pek çok yerde bulunabilecek.

2. Her insana bağlar ve saraylarla dolu dünya kadar geniş bir yer verilecek.

3. İnsanın istediği her şey olacağı gibi istemediği hiçbir şey de olmayacak.

4. Cenneti dünyanın ölçüleriyle anlamak mümkün değildir. Anne karnındaki çocuğun aklı olsa dünyayı anlattığımız zaman anlaması nasıl mümkün değilse, bu dünya da cennete göre anne karnı gibidir. Anlamamız mümkün değildir. Bu nedenle anne karnında sadece göbeğinden belenen bir insan, dünyada gözü, kulağı, ağzı, dili vs pek çok uzvuyla istifade etmektedir.

Cennette Cinsî Zevkler

"Gerçekten cennetlik olanlar, o gün eğlenceyle meşguldürler." (Yasin, 36/55)

"O cennetlerde gözlerini kocalarından başkasına çevirmeyen hanımlar vardır ki, bu kocalarından önce kendilerine ne bir insan dokunmuştur, ne de bir cin." "Onlar yakut ve mercan gibidirler." (Rahman, 55/56, 58)

Cinsiyetin insan hayatında önemli bir yer tuttuğu şüphesizdir. Kur'an'da vurgulandığı üzere (Rûm, 30/21) karşı cinsler hayatlarını birleştirmekle bedenî ve ruhî tatmin bulmaktadırlar. Aynı tatminin uhrevî hayatta da devam etmesi tabiidir. Cennet tasviriyle ilgili çeşitli ayet ve hadislere göre cennette hem dünya kadınları hem hûriler bulunacaktır. Ayetlerde geçen "tertemiz zevceler" ifadesi (Bakara, 2/25; Âl-i İmran, 3/15) hûrilerle birlikte dünya kadınlarını da kapsamına almaktadır.

"Orada (cennette) nefislerin arzu ettiği ve gözlerin hoşlandığı her şey vardır ve siz orada ebedi kalacaksınız." (Zuhruf, 42/71)

Cinsellik de nefislerin arzu ettiği şeylerdendir. Dolayısıyla ayet, cennette cinsel hayatın da bulunduğuna işaret etmektedir. Cennete giriş öncesinde mü'minlere uygulanacak bedenî ve ruhî arındırma operasyonu sonunda, kadınların cinsî hayatlarına olumsuz etki yapan, mutluluklarını bölen fizyolojik ârızaların ve ruhî depresyonların tamamen giderileceği anlaşılmaktadır. Çeşitli ayet ve hadislerde cennet kadınlarının güzelliği, zarafeti ve çekiciliği konusunda canlı tasvirler mevcuttur. Bir rivayette huriler, kendi ayrıcalıklarından söz edecekleri bir sırada cennetteki dünya kadınları, dünya hayatında işledikleri güzel ameller sebebiyle onlardan üstün olduklarını ifade edecekler ve onları susturacaklardır.

Bir erkeğin kaç eşe, özellikle kaç dünya kadınına sahip olacağı hususunda farklı görüşler ileri sürülmesine rağmen, bu konuda sahih rivayet Buhâri ile Müslim'de yer alan hadistir. Buna göre cennetteki her erkeğe "zarif ve şeffaf tenli" iki kadın verilecek ve orada evlenmemiş kimse kalmayacaktır. (Buhâri, Bed'ü'l-halk 8; Müslim, Cennet 14). Kadınların ikisi de hûri veya dünya kadını olabileceği gibi birinin hûri, birinin de dünyalı olması muhtemeldir.

Cennetteki cinsî hayatla ilgili tasvirlerde güzellik, çekicilik vb. faktörler kadınlara nisbet edildiği halde bu tür tasvirlerin sağladığı özendirici sonuç ve avantajların genellikle erkekler için söz konusu edildiği ve kadının âdeta erkeğin zevklerini tatmin eden bir vasıta olarak gösterildiği şeklinde bir itirazın ileri sürülmesi mümkündür. Arap dilinde kadınlı erkekli bir topluluğa hitap edilirken veya onlara yönelik açıklamalar yapılırken müzekker / eril sigaların kullanıldığı bilinmektedir. Ayrıca hemen bütün toplumların sanat ve edebiyatlarında kadın zarafet ve câzibenin odak noktası olarak kabul edilmiş, aşk şiirleri ve diğer sanat alanlarının ana teması kadın olmuş, büyük bir çoğunlukla kadın talep eden değil; talep edilen konumunda bulunmuştur.

Aynı üslup ve yaklaşımın cennetteki cinsî hayatın tasvirinde de hâkim olduğu anlaşılmaktadır. Kimsenin bekâr kalmayacağı cennet hayatında erkeğe -biri dünya kadını, biri de hûri olmak üzere- en az iki eş verileceği halde, kadının birden fazla kocaya sahip bulunmaması da aynı temaya bağlı olmalıdır. Gerçekten dünya hayatında kadın psikolojisi üzerinde sürdürülen çalışmalar, yapılan anket ve araştırmalardan onun monogam olduğu, gönül ve hayal âleminde sadece bir erkeğe yer verdiği anlaşılmıştır. Bu aynı zamanda insan türünün devamını sağlayan ana rahminin korunması, dolayısıyla nesebin tayini ve neslin bekası için de gereklidir.

Amaç, Cismanî Zevkler Sağlayan Cennet Nimetleri Değil; Allah'ın Rızasıdır

Bedenî ihtiyaçları gideren ve cismanî zevkler sağlayan cennet nimetleri, aslında cennet sakinleri için amaç değildir; ulaşılmak istenen asıl hedef Allah rızasıdır. İnsan için bu rızaya nail olmak, Allah'ın kendi katından bedene bahşettiği ruhu (Hicr, 15/29) yine O'na yöneltmek, O'nu müşahede etmek, O'nunla konuşmaktır.

Müslümanlar arasında minnet ve şükran duygularını dile getirmeye vesile olan en samimi ve en yaygın dua ifadesi, "Allah râzı olsun!" cümlesidir. Allah'ın dostları O'na en yakın olan, O'nun rıza ve muhabbetini kazanan, O'nu gönülden sevip rıza ve teslimiyetle en büyük mutluluğa erenlerdir. Cennet ve Allah rızası münasebetini dile getiren bir ayette,

"Allah mü'min erkeklerle mü'min kadınlara içlerinde ebedî kalacakları, zemininden ırmaklar akan cennetler, Adn bahçelerinde güzel meskenler vaad etti. Allah'ın rızası ise hepsinden daha üstündür. İşte en büyük saadet budur." (Tevbe, 9/72)

denilerek uhrevî saadetin bu manevî unsurunun, maddî içerikli kavramlarla anlatılan diğer bütün nimetlerden daha değerli olduğu açıkça ifade edilmiştir.

"Ey huzura kavuşmuş insan! Sen O'ndan râzı / hoşnut, O da senden râzı / hoşnut olarak Rabbine dön. (Seçkin) kullarım arasına katıl ve cennetime gir!" (Fecr, 89/27-30)

Sahih hadislerde belirtildiği gibi, bütün mü'minler cennetteki yerlerini aldıktan sonra Cenab-ı Hak kendilerine hitap ederek hallerinden memnun olup olmadıklarını soracak, onlar da son derece memnun olduklarını ifade edeceklerdir. Bunun üzerine Allah,

"Size bundan daha değerli bir şey veriyorum: Size rızamı saçıyorum, artık size gazabım bir daha dokunmayacak." diyecektir (Müslim, Cennet 9).  

Cennet, (dolayısıyla cehennem ve ahiret hayatı) sadece ruhlar âleminde değil; ruh ve bedenden oluşan, ayrıca bağı bahçesi, nehri, yapısı vb. bulunan bir maddeler ve realiteler dünyasında başlayıp devam edecektir. Sadece Kur'an ayetleri çerçevesinde bile mevcut nasların içerdiği maddî unsurları, manevî ve ruhî anlatımlar veya sembollerle te'vil etmek mümkün değildir. İmam Gazzali, cennet zevklerinin hissî, hayalî ve aklî olmak üzere üçe ayrıldığını ve herkesin kendi kabiliyetine göre bunların tamamından veya bir kısmından faydalanacağını kabul etmiştir. Dünya hayatında özellikle hayalî ve aklî zevklerin kusuru olan kesintiler ahirette bertaraf edilip bu zevkler süreklilik kazandığında son derece câzip olurlar.

Cennette Mahremiyet Nasıl Olacak?

Hadislerden anlaşıldığına göre Cennette her bir insana beş yüz senelik, tahminen yeryüzü kadar bir yer verilecektir. Bu kadar geniş bir yerde bütün dostlarıyla beraber olacağı alemle hususi dairesi ayrı olacaktır.

Bunula beraber, bütün kötü huyların Cennette yeri yoktur. Bu nedenle kıskançlık olmayacağı gibi helali olmayana şehveti de olmayacaktır. Nitekim, gözü olmayan göremiyor, duyması olmayan duyamıyor. Gözü olmayan birinin yanında sizi görmesinden rahatsız olur musunuz?.. Henüz şehevi duygusu gelişmemiş bir çocuğun, annenizin veya kız kardeşinizin yanında olmasından endişe eder misiniz.

Demek ki, Cennette kötü düşünce ve huyların yeri yok. Onlar bu alemde imtihan için verilmiştir. Orada imtihana gerek olmadığından yerleri de yoktur. Sadece helaline olan şehvet duygusu başkasına kapalıdır. Bu nedenle kimse kimseden rahatsız olmayacaktır.

ALINTIDIR: #http://www.sorularlaislamiyet.com/article/13402/ahirette-cennette-cinsel-hayat-var-midir.html#