28 Ocak 2013 Pazartesi

Saplantılı aşk bitirilebilir mi?

Aşkın en güzel katili olabilir miyiz?

Duygulara karşılık bulmamak elbette çok can yakıcı olabilir.Aşık olduğumuz da hayallerimizi o insana bağlar,hayatımızda gerçekleşen yada en kötü şeyleri ona bağlarız.Aşığızdır.Sabah uyanınca aklımıza ilk o gelir,hemen telefona sarılıp mesaj atarız,gün içinde hep düşüncelerimizin en güzel yerindedir,gece uyumadan onunla ilgili hayaller kurarız,hayallerimizin orta yerinde onun yeri vardır,rüyalarımıza işlemiştir.Onsuz nefes alamaz yaşamayacak durumdayızdır.peki bu duygular içindeyken hiç karşılık almıyorsak,umursanmıyor,değer verilmiyor,önemsenmiyorsak…biz yokmuş gibi davranıyor,hayatından bir dakikayı bile bize ayırmıyorsa,selamını esirgiyor,mesajlarımıza cevap vermiyor,kurduğunuz tüm güzel cümlelere karşılık olarak nasılsın bile demiyorsa,tüm sözleri verip hala dikkat çekmiyorsak… Bu duyguları yaşamak hiç kolay değildir.Canınız an ve an yanar.Hiç kimse bir şey yapamaz.Artık çok küçük şeylere muhtaç kalmışsınızdır.Bir selama,bir mesaja,merhabaya,küçük bir tatlı söze,güzel bir bakışa…Daha da kötüsü insan olduğunuzu hatırlamaya bile muhtaçsınızdır.Size en çok bunu hatırlatmasını isterseniz,çünkü sizde en onun kadar insansınız ,siz de onun gibi melek olarak dünyaya gelmişsinizdir,ama onun kadar şanslı değilsinizdir.Onun kalbinde düşüncelerinde değilsinizdir.Her şekilde kendinizi ortaya koymaya çalışır,onun seveceği şeylere yapmaya çalışırsınız,siz iyisinizdir iyi olan her şeyi yapmaya çalışırsınız ama karşılık olarak koca bir sıfır alırsınız.

Kadın yada erkek fark etmez,size bu duyguyu yaşadıktan sonra düşünürsünüz.Bozulan yerle bir olan bir psikolojiniz ve yıkılan umutlarınızı düşünürsünüz, her şeye rağmen verilen emeklere üzülür ,harcanan zamana söylenen güzel sözlere,söz verilen hayallere acırsınız.Artık kendinize acırsınız.İnsan olmadığınızı düşünürsünüz.Her dua ettiğinizde sevdiğinize kavuşmak isterseniz,Allah tan bunu istersininiz, ama insan yerine bile konulmamak ,siz hiç yokmuşsunuz gibi yaşaması size kendinizi değersiz önemsiz hissettirir.Kendinizi amaçlarınızı hayallerinizi sorgulamaya başlarsınız.Kapattığı her kapıdan geçmeye çalıştıkça emek verdikçe içinizdeki hayal kırıklığı artar.Dünyada hiçbir işe yaramadığınız düşünür,verdiğiniz güzel şeylere karşılık çok basit şeylere bile muhtaç olmanız size dünyada yer olmadığı,hiçbir şey hakketmediğinizi düşündürür,aklınıza ölüm gelmeye başlar…Yapabileceğiniz her şeyi yaptıktan sonra çaresizce yerinize oturup gitmeyi düşünürsünüz.ölüme gitmeyi düşünürsünüz,aklınızdan acaba ölmem de onun umrunda olur mu diye düşünürsünüz,ölmek gibi hata işleyenlerde var…

Erkekler ne kadar narin kadınları seviyorsa,kadında bir o kadar güçlü erkeği sever,kendini güvende hissedeceği erkeğin kollarında olmak ister.Aslında sevmek çok kolaydır.Akrşınıza çıkan insan az çok beklentilerinize uyuyorsa tipi müsaitse şans verildiğinde sevmek zor olmuyor.Ama bize aşkını sunan birine her kapıyı kapatmak ,o yokmuş gibi davranmak,umursamak,çok basit şeyleri bile esirgemek o insanda kapanmaz yaralar açar.O insanı aşkın da ötesinde bir noktaya sürüklerseniz.SAPLANTI.O insanı saplantıya sokar,onun gözünde Tanrısallaşırsınız.Duyguların en ağırıdır belki saplantıya düşmek,sadece o insanla yaşamak,nefes almak.Aslında bu duygu onun suçu değildir,hiçbir kapı açmayarak biz o noktaya sürükleriz.Sevmeyin.Sevmeyin.Ama bu onunda hiç sevilmeyecek yönlerinin olmadığı anlamına gelmez.Siz insansanız en güzel şeyleri hakkettiğiniz düşünüyorsanız,size kalbini sunan da en az sizin kadar insandır.Bazen yapmadığımız şeyler için yaptıklarımızdan daha ağırdır.Karşılıksız aşkı ,kaçmak körükler,sizi onun özünde sevilen biri yapmaz,sizi tüm olumsuz şeylerin nedeni,iyi şeylerinde amacı yapar.Aşık olmak zor değildir,zor olan aşkın saplantılı hale gelmesidir.Bunu becerebilmek için de vicdansız duygusuz olmak gerekir.Yani bir mesaj atmak zor değildir(ümit verecek olsa bile),selam vermek zor olmamalı,başını çevirmemek ona insan olduğunu hatırlatır.Size aşık biri birçok umudunu size bağlar ve siz bu umutları tek tek yok eder o insanı insanlığından da utanacak hale getirirsiniz.Kendinize yakıştırmazsınız,daha iyisini istersiniz,kalbinizde biri vardır,ümit vermekten çekinirsiniz…O insan ölümün eşiğine gelmişse ne yaptığınızın değil ne yapmadığınızın anlamı vardır.,insanlar intihar ediyor.tutup sevdiği kadını erkeği vuran var.Bu tamamen çaresizliğin sonucudur.Siz onu umursamayarak değer vermeyerek onu muhtaç bırakarak onun son çaresi olmuşsunuzdur ve bunun farkında değilsinizdir.Bir insan için çare olmak kolay taşınacak bir duygu değil.Bir İnsanın hayatıyla canıyla sınanmak ebette çok ağır bir sınavdır.Herkesinde başaracağı bir sınav değildir….

Ben mi sev dedim,ben mi gel dedim çözüm yada kaçacak yer değildir.O insanın duygu nedeni bizsek bizimde güzelliğimizin, iyiliğimizin, mutlaka bir özelliğimizin payı vardır.Ünlü bir düşünürün şöyle bir sözü var ‘’Allah bir insanı senin elinle ayağa kaldıracaksa, sen nasıl elini uzatmazsın ? Allah seni insanlara sevdirmek istiyor, Allah senin dağılmış parçalarını topluyor. Aşka nankörlük etme’’

Ben kimim ben neyim de böyle davranıyorum diye düşünmeye başladım.Evet bizim de sorumluluğumuz var.Bu duyguyu yaşayan ve yaşatan biri olarak söylüyorum.Sevmek kadar sevmeyi bitirmek te kolay.Doğal olmak yeterli.Ben insanların canıyla dört defa sınandım(ölmediler).Çok berbat bir duygu.20 yaşında bir aşk için 5 yıl feda etmek çok değildir ama 30 yaşında hiç sevmediğim biri için 1 yıl feda etmek çok uzun,zor ve ağır gelmişti.Evlenmem gerekirken ,sevmediğim bir kızın yaşama tutunması için fedakarlık yapmam gerekiyordu.Yaptım da((Sesini bile duymamak için 6 kez hattımı değiştim.Aynı gün içinde numaramı 2 kez iptal ettiğim oldu.))O kızın hangi noktada olduğunu biliyordum,hayattan koptuğunu,saplantı derecesinde aşık olduğunu,tüm hayallerini benim üstüme kurduğunu,bensiz nefes alamadığını biliyordum.O ne yaşıyorsa hissediyordum çünkü zamanında bende benzer şeyler yaşamıştım.

Saplantılı bir aşk nasıl bitirebilirdi?

O ne yaptıysa ben daha fazlasını yaptım.O bir mesaj atıyorsa ben birkaç tane atıyordum,bana bir saatini ayırıyorsa ben iki saatimi ayırdım,o elimi tutmak isterken ben onu öpücüklere boğdum,sadece selam gönderdiğinde onlarca dakika saçma sapan telefon konuşmaları yaptım,ona insan olduğunu hissettirdim,değerli önemli hissettirdim,bana olan bağlılığını alışkanlığını ben daha fazla alışmaya bağlanmaya çalışarak yenmeye çalıştım,artık benim değil onun özgürlüğü kısıtlanıyordu,onun gösterdiğinden daha fazla ilgi şefkat verdim.Can YÜCEL haklıydı ’’ O daha az severse kırılırsın ve o daha az sever senin sevdiğinden ‘’ Onun mutlu huzurlu olması beni unutması için üzülmesi,mutsuz olması gereken bendim,ben daha çok sevmeliydim,daha çok kırılmalıydım ve bunun nedeni o değil ben kendimden çok verdiğim için olmalıydı.Zaman harcamak sevgi ve aşkı hatta saplantılı aşkı bile biterebiliyor.Yeter ki emek verecek kadar insanlar gözümüzde değerli olsun.Harcanan kırılmasından üzülmesinden daha değerli değildir.Bende alıştım bu süreç boyunca,bağlandım ama sevgi oluşmadı.Zaten oluşacaksa en başta sevgi olurdu.Onun yaptıklarından daha fazlasını yaparak ,onu daha fazla sevmeye çalışarak emek vererek onun içinde ki sevgi aşkı yavaş yavaş tükettim.Ayrılma teklifi ondan geldi.Aşk bitmiş geriye alışmak bağlanmak ve anılar kalmıştı.Alıştığı içinde kalan ömrünü bana harcamak istemedi.Ben onun hayatında yokken tüm hayatı bendim,ben onun yanındayken de içinde ki heyacanı da yavaş yavaş almıştım.Aslında artık ona yetmiyordum.Beni elde ettiğinde aslında bana hakkettiğimden fazla değer verdiğini sevdiğini anlamıştı.Birçok şeye değmezdim buu çok geç anlamıştı  beni değerli yapan kapıları kapatmak,umursamak,değer vermemek kaçmaktı.Ben onun yaptığından daha fazlasını yapınca hatta son aylarda her şeyi ben yapmaya başladım,ilk günaydın diyen bendim,ilk iyi geceler diyen bendim,o istemeden konuşmaya çalışan bendim.Bir kaç ay boyunca her şeyi sadece ben yapınca ona da sadece yapacak tek bir şey kaldı.GİTMEK

Ve kadınlar... Ve erkekler... Ve aşk


Yaşadığın aşk mı yoksa saplantı mı?

07 Ağustos 2010
Yazı Boyutu:
İstanbul Kadıköy’den yazan “Aydın” rumuzlu okurum “Onu görmeden yapamıyorum. Her gün karşısına çıkıyorum. Her bulduğum fırsatta ona aşkımı ilan ediyorum. Ama bana ‘Evet’ demiyor. Benimle ilgilenmediğini, aşık olmadığını defalarca söyledi. Ben yine de vazgeçemiyorum. Onun beni sevmesini sağlayacak bir yol yok mu?” diye soruyor. Mersin’den “Kumru”rumuzlu okuyucum ise “Yıllarca benim peşimden koştu ama onu hep reddettim. Ancak zaman içinde gördüm ki ona aşık olmuşum. Şimdi ben onun peşinden koşuyorum, o bana yüz vermiyor. Bir sevgilisi olmadığını biliyorum. Öyleyse neden bana bir şans vermiyor? Yoksa benden o günlerin intikamını mı alıyor?” diye soruyor ve bunun bir saplantı olduğunu“Bu bende artık bir saplantı haline geldi” sözleriyle itiraf ediyor.
***
Bu iki okurumun da yaşadığı aşk değil, elde edememekten kaynaklanan saplantı. Peki yaşadığınız şeyin saplantı olduğunu nasıl anlayacaksınız? Aslında kendinizi dinlerseniz, kendi hareketlerinizi test ederseniz saplantı mı aşk mı olduğunu rahatlıkla anlayabilirsiniz. Saplantı güvensizlik duygusu getirir. Aşktaki gibi heyecanlanırsınız ve sabırsızlanırsınız fakat gerçek anlamda mutlu olamazsınız. İçinizi kemiren şüpheler, cevaplanmayan sorular, onun tarafından sevilmediğinize dair düşünceleriniz vardır. Hayal bile kuramazsınız. Oysa aşkta, aşık olduğunuz kişiyle ilgili sürekli hayal kurarsınız. Yine heyecanlanırsınız ama o heyecan bile mutlu eder sizi. Aşkınızın sizi sevmediğini aklınıza bile getirmek istemezsiniz. Hatta aşkta durum öyle farklıdır ki, sevmediğini bilseniz bile bunu ona konduramazsınız. Yani sevgisinden şüphe etmek aklınıza bile gelmez.
***
Saplantılı insan, “Eğer benim değilse hiç kimsenin olmasın” gibi hastalıklı bir düşüncenin içine bile girer. Tamamen bencildir. Aşık insan ise kendisiyle birlikte olmasa bile sevdiğinin mutluluğunu ister. Hatta başkasıyla mutlu olacaksa eğer aradan çekilmeyi bile kabul edebilir. Saplantılı insan sürekli huzursuzdur. Bu huzursuzluğu yüzüne yansır. Sinirlidir, en ufak bir şeye bile öfkelenir. Bu biraz da kendine güvensizlikten kaynaklanmaktadır. Saplantılı insan, saplantı haline getirdiği insana zarar vermeyi düşünür. Sadece ona değil, onun çevresindekilere de zarar vermeyi düşünür. Canını yakmak ister.
***
Şimdi kendinize sorun bakalım, siz de böyle duygular içinde misiniz? Eğer öyleyse sizinki de aşk değil saplantı. Ve genellikle saplantının olduğu yerde uzun soluklu ilişkiden söz etmek mümkün değildir. Çünkü o saplantı elde edinceye kadar sürer. Elde ettikten sonra da heyecanını kaybeder. Kendinizi saplantılardan korumanın tek yolu aşkı bir hırs aracı olarak görmemektir. Başkalarına, başkalarının duygularına saygı duymayı öğrenmelisiniz.“İstemiyorum” diyene ısrar etmemelisiniz. Bunu onun için değil, kendiniz için yapın. Saplantılı insan aslında kendisine saygısını da kaybetmiş insandır. Aşkı keyifle yaşamak varken hastalıklı hale getirmenin hiç alemi yok.
***
Not: Bu yazıyı yeni çıkan “Ve kadınlar... Ve erkekler... Ve aşk...” adlı kitabımdan aldım. Yeni kitabım aşıklara bir rehber niteliğinde. Kitapçılarda, bilginize...

http://www.posta.com.tr/yasam/YazarHaberDetay/Yasadigin-ask-mi-yoksa-saplanti-mi-.htm?ArticleID=39318

Saplantılı İnsan

Saplantılı insan, “Eğer benim değilse hiç kimsenin olmasın” gibi hastalıklı bir düşüncenin içine bile girer. Tamamen bencildir. Aşık insan ise kendisiyle birlikte olmasa bile sevdiğinin mutluluğunu ister. Hatta başkasıyla mutlu olacaksa eğer aradan çekilmeyi bile kabul edebilir. Saplantılı insan sürekli huzursuzdur. Bu huzursuzluğu yüzüne yansır. Sinirlidir, en ufak bir şeye bile öfkelenir. Bu biraz da kendine güvensizlikten kaynaklanmaktadır. Saplantılı insan, saplantı haline getirdiği insana zarar vermeyi düşünür. Sadece ona değil, onun çevresindekilere de zarar vermeyi düşünür. Canını yakmak ister.Saplantılı insan aslında kendisine saygısını da kaybetmiş insandır. Aşkı keyifle yaşamak varken hastalıklı hale getirmenin hiç alemi yok.

5 Ocak 2013 Cumartesi

Kıskançlık

Kıskançlık;
Adem oğlunun bi ihtimal hesabı sonucunda yakalandığı bir hastalık böyle yapış yapış zift gibi bişey
Sırasıyla şöyle olur;

1- Seversin

2-Ya beni değil başkasını severse diye düşünürsün
(bu ihtimal midene sonra yemek boruna ordan gırtlağına doğru çıkar)

3- O zift ağzında küfür olur en son göz bebeğinden bi yılan gibi çıkar en zehirlisinden

Şimdi başladığın yerden daha geridesin
Kendinden geçip sevmeyi beceremedin onu almayıda
Şimdi sende kalan sadece kıskanmak.

DUR!
Şimdi sen kendi aranda bir icat çıkardın kıskanmak kötü şeydir
NEDEN?
Çünkü kıskanç insan yanlış insandır dimi
YALAN!
Çünkü insan zaten yanlıştır, yarımdır, acizdir.
Bak şimdi beni iyi dinle,
Diyelim gözün sadece onu görüyor başka kimseyi değil
Yoksa gözün başkasınadamı bakıyor LAN!
O zaman sen VOLTA!
İşte gözün sadece onu gördüğünde
Oda sadece seni görsün istersin ya
Günahmı şimdi bunu istemek
Bebek bile kıskanır.
Bak şimdi pastorizeler kendini rahata alır
Kıskanırlar ama aciz görünmemek için yalan söylerler
Yalan iyi şey değildir
Kendini rahata almayacaksın
Kıskanıyorsan söyleyeceksin
Diyeceksinki seni kıskanıyorum, beni affet
NOKTA!
Evet kıskanmak insanın uykusunu böler huzurunu kaçırır
Ama hep aynı derin uykuda uyuduğunu düşün aynı sularda yaşadığını
İnsanın arkasını öldürücü bir rahatlığa kavuşturacak kadar huzur içinde,
Kültür mantarı gibi hahahahahaha....
Unutmayın sadece ölüler huzurludur.

#Şubat dizisinden alıntıdır.#