9 Kasım 2011 Çarşamba

Türk Sinemasında Çocuk


Malum, özellikle edebiyat ve sinema dünyasında ‘üçleme’ler pek revaçtadır. Biz de modaya uyalım da, Türk sinemasında ‘kadın’ ve ‘erkek’ konularından sonra ‘Türk sinemasında çocuk’ bahsini ele alarak bir üçleme yapalım dedik.
Aslında çok önemli bir mevzudur, sinemada çocuk; sinema ve çocuk… Aynı zamanda derinlemesine bir araştırma konusudur. Beyazperdede ‘çocuk’ olgusu ne kadar yer alabildi, küçüklerin büyük dünyası ne kadar yansıtılabildi?
Çocuk oyuncuların durumu olması gerektiği gibi miydi?
Onlar, oyunculuklarında ne kadar başarılıydı?
Geçmiş zamanlarda yapılanlar gerçekten birer çocuk filmi miydi?
Peki ya günümüzdekiler bu özelliği taşıyor mu?
Böylelikle, üzerinde durulması gereken sorular çoğaltılabilir. Ama biz, bu sorular bir yumak halini almadan konuya girizgâh yapalım da, en azından bir kısmına cevap bulmaya çalışalım.
      
Türk sinemasında, ‘Aysel Bataklı Damın Kızı’ filmiyle kamera karşısına çıkan ilk çocuk oyuncu, Ergun Köknar’dı. 1960’lı yıllara gelindiğinde, Zeynep Değirmencioğlu’nun rol aldığı ‘Ayşecik’ adlı filmle ‘çocuk yıldızlı filmler’ dönemi başlamış oldu. 1970’li yıllarda ise ‘Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler’ filminin çekilmesiyle, çocuklara yönelik masal filmleri devrine girildi.
 
Özellikle ilk ‘Ayşecik’ filminin seyirci tarafından pek beğenilmesi, hem diğer çocuk filmlerinin önünü açmış, hem de değişik yapımcıların ve yönetmenlerin elinden bir seri ‘Ayşecik’ filminin çıkmasına vesile olmuştu. Zeynep Değirmencioğlu’ndan sonra farklı çocuk oyuncu arayışına giren sinema piyasası, zaman zaman ‘çocuk yıldız yarışmaları’na bel bağladı; gazete ve dergiler sık sık bu tür yarışmalar yaparak tiraj artırdı. Gerek yarışmalar gerekse yapımcıların kendi gayretleri sonucunda Zeynep Değirmencioğlu gibi bir çocuk çıkmadı ama en azından beyazperde Parla Şenol’u kazanmış oldu. Bir de sayısı bir kaçı geçmeyen erkek çocuk oyuncu bulundu ki, bunlardan en fazla film yapanı (İlker İnanoğlu), bir yapımcının oğlu olduğu için şanslı idi.

Ancak ne yazık ki, çocuk oyuncuların başrol oynadığı filmler, hiçbir zaman bir ‘çocuk filmi’ olamadı. Bunun en önemli etkeni, içinde çocukların hoşuna gidebilecek bir parça güldürü unsuru olsa da, filmlerin temasının
-genellikle- büyüklere yönelik konulardan oluşmasıydı. Bu nedenle izleyici kitlesinin büyük çoğunluğu çocuklardan değil, elinde mendiliyle sinemaya gidebilecek vakit ayırabilen ev kadınlarından oluşmaktaydı.

Bu filmler, hiçbir zaman bir çocuğun seviyesine inemedi. Bunun en önemli sebebi, başroldeki çocuk yıldızın yaşıtları gibi konuşmayışı, yaşıtları gibi hareket etmeyişi idi.
 
Yeşilçam’ın ‘üç silahşörleri’nden, kötü filmlerin iyi senaristi rahmetli Bülent Oran, bir senaryo çalışmamız esnasında şöyle demişti: ‘Biz çocukları alıp büyük adam gibi konuşturuyorduk. Uzun ve zor cümleler kurduruyorduk.’

Hâsılı, küçüklerin büyük dünyası yansıtılamamış, verilmesi gereken çocuksuluk, yetişkin oyuncuların diyalogları arasında sıkışıp kalmıştı.  Onların durumu, olması gerektiği gibi değildi, zira filmde asla ‘çocuk’ değildiler. Davranışlarından konuşmalarına kadar, çocuk görünümünde birer yetişkindiler.

Üstelik Yeşilçam’ın çocuk oyuncuları, filmlerde boylarından büyük işlere kalkışmaktadırlar. Yetişkinleri rahatlıkla kandırmakta, bazen onlarla eğlenmekte, türlü oyunlar düzenleyerek çevresindeki yetişkinleri de oyunlarına alet etmektedirler. Ama onların filmdeki asli görevi, hayatları paramparça olmuş büyüklerinin –ki genellikle bu anne ve baba olmaktadır- mutluluğa kavuşmalarını sağlamaktır. Kimi çocuk oyuncu, dedeyle birlik olur, kimi anneyle, babayla, teyzeyle ya da halayla işbirliği yaparak, ailenin dağılmış ve mutsuz fertlerini yeniden bir araya getirir. Bazı filmlerde ise çocuk, intikam aracı olarak kullanılır. Anneye asılsız iftiralar atılması sonucunda aldatıldığına inanan baba, intikam için çocuğun ileride bir dilenci, bir serseri olmasını sağlar. Saçları beyazladıktan sonra gerçeği öğrenip pişman olunca da, çocuğa ve anneye kendini affettirir ve finalde aile yeniden bir araya gelir.
      
Çocuk oyuncuların oyunlarında ne kadar başarılı oldukları tartışmaya açılabilir elbet. Ancak ortaya konmuş olan yapımların asla çocuk filmleri olmadıkları, su götürmez bir gerçektir.
‘Bu bağlamda günümüzde ‘çocuk filmi’ etiketiyle ekranlara sunulan dizileri nasıl değerlendirmeliyiz acaba,’ diye bir soru tevcih edildiğinde, bu yapımların izlenilirlik oranlarına bakmak gerekir ki, herhalde bu televizyon kanallarının beklentileri yönünde pek iç açıcı olmasa gerektir. Aslında, ortada ‘çocuk filmi’ diyebileceğimiz bir yapım da yoktur. Sadece yetişkinlere göre olan dizilerde çocuk sayısı artırılarak ilgi çekmeye çalışılmaktadır. Bu yöntemin tek bir amacı vardır; bir taşla üç kuş vurmak. Yani hem büyüklere göre olan dizi yetişkinlerin beğenisine sunulmakta, hem de dizi boyunca gerekli-gereksiz yerde ortada dolanan çocuklar sayesinde küçük izleyici potansiyeli harekete geçirilmektedir. Eee, sadece iki kuş saydınız, vurulan üçüncü kuş nerede derseniz, işte o üçüncü kuşun vurulup vurulmadığını da sizin çatılarınızdaki antenleriniz belirlemektedir. Ama biz yine de söyleyelim; vurulan üçüncü kuş, kanalların bu taktikle hem yetişkin hem çocuk seyirci potansiyelini elinde tutması ve yetişkin ile çocukları aynı diziyi seyretmek için bir araya getirerek izlenme oranlarını tam tamına ikiye katlamasıdır.
Dünden bugüne gelinen nokta pek iç açıcı görünmemekle beraber, Türk sinema tarihinde tam bir çocuk filmi ve işte iyi bir çocuk oyuncu diyebileceğimiz filmler var elbette. Mesela benim ilk aklıma gelen, ‘Uçurtmayı Vurmasınlar’ filmidir, eli yüzü düzgün bir çocuk filmi olarak.

Yine de birkaç örnek durumu kurtarmaya yetmez. Sinema ve televizyonda ‘çocuk filmleri’, ‘çocuk oyuncular’ alanında pek umut verici çalışmalar henüz yok ama en azından edebiyat dünyasında parlak gelişmeler olduğunu söyleyebiliriz. Belki bir gün, televizyon kanalları biraz akıllılık eder de güzide edebiyat eserlerinden çocuk uyarlamaları yaparlarsa, bu konudaki alınlarındaki kara lekeyi bir nebze olsun temizleyebilirler.

http://www.sinemasinemadir.com/?ynt=icerikdetay&id=432

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder