Sıradışı, gotik ve karanlık filmlerin yönetmeni Tim Burton’un masalsı dünyasına adım atmadan önce çocukluğu hakkında fikir sahibi olmak sonraki yıllardaki çalışmalarına da ışık tutacaktır.

Tim Burton çocukluğunda Edgar Allen Poe’nun karanlık öykülerini okuyarak büyümüş, ilk filmlerinden biri olan Vincent’te de kendi çocukluğunu anlatmıştır.

Sıradan bir çocukluk geçirememesi, çevresi tarafından dışlanmasına ve izole bir hayat sürmesine neden olmuş, olgunluk döneminde de bu ruh halini filmlerine taşımıştır.

Beterböcekte ölülerle iletişim kuran Lydia, Makasellerde Johnny Depp’in canlandırdığı Edward karakterleri Tim Burton’un çocukluğunda yaşadığı izole hayata zorlanan karakterlerdir.

Her ne kadar sıradışı ve ucube karakterler yaratsa da filmlerinde her karakterin insani yönleri dikkat çeker. Özünde kötülük olmayan bu karakterler sadece “alışılmış olanın dışındadır” ve bu nedenle anormal kabul edilir.

Tim Burton animasyonlarında karakterler bizzat kendisi tarafından çizilir. Farklı formları kullanarak yarattığı karakterler ürkütücü, karanlık ve bilinçdışının dışavurumudur.

Alman Dışavurumcu akımdan da etkilenen Tim Burton sıradan olana karşı çıkarak tamamen hayal dünyasına ve bilinçaltına yöneltmiştir ilgi ve yeteneğini.


Gündelik hayat ona basit, sıradan ve sığ görünür. Gündelik hayata ilişkin görüşlerine “Big Fish” filmde ulaşabiliriz. Çevresindekileri eğlendirmek için gerçeği mübalağalı biçimde değiştiren ve hasta yatağında, yaşamının son günlerinde oğlu ile yüzleşen baba figürü gerçeğin dayanılmaz sıradanlığına bir tepkidir.

Masalsı, sıradışı filmlere ilgi duyanlara özellikle Big Fish, Sleepy Hollow ve Ed Wood’u tavsiye ederim.