4 Ocak 2012 Çarşamba

Ayçiçeğinden ders almalıyız

Ayçiçeğinden ders almalıyız. Yaşadığı her gün boyunca, sabahtan akşama kadar, Güneşe dönmeye bıkmadan devam eder. Kurak günlerde sararan ve hatta kısmen kuruyan yapraklarına rağmen, her gecenin serinliğinde yeniden dirilir; yağmursuz göklere eseflenmez, intihara kalkışmaz. Damarlarında bir damla can kalsa da, ilk fırsatta onu evrene sunar. Bıkmaz, korkmaz, vazgeçmez.

Oysa insan, varlığına can katıldığında, müthiş bir coşkuya girer; harekete geçer ve “evet yapıyorum” diye haykırır. Sonra da karanlık bastırır, şiddetli bir yorgunluğun veya ihanetlerin altında kalır; “hayır, yanılmışım, yapamıyorum” der.

Eylemlerinizi yaratan siz misiniz? Neyi kendi başınıza başardınız ki, neyi başaramayacağınızı sanıyorsunuz? Lokmayı bile siz çiğnemiyorsunuz. Yaratıcının sinir sisteminize yerleştirdiği kanunlar sayesinde çiğnemeye niyet ediyorsunuz, sizin adınıza çene kaslarınıza beyninizden elektro-kimyasal emirler gönderiliyor ve çiğniyorsunuz. Dişlerinizin sertliğini siz mi yarattınız? Lokmayı ağız içinde çeviren dilinizin kaslarını gerçekten siz mi yönlendiriyorsunuz? Ya yuttuktan sonra olup bitenler? Bu kadar basit işi bile kendi kudretiyle yaratmayan, elbette hiçbir şeyin yaratıcısı değildir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder