23 Temmuz 2011 Cumartesi

Sen Bana Öyle Bakarken LA LA LA LALALALA

  '' Savaş çıktı savaş çıktı ! '' bu ve benzeri insan çığlıkları yırtıyor kulakları . İnsanlar kapının önünde öyle bir toplanmış ki ne kapıyı açmak ne de içeri girebilmek mümkün . Kahramanımız 'ju' olup bitenden uzakta insanları ve bazı değişik yaratıkları inceliyor . Dünya nın aslında ne kadar acayip ve keşfedilmeye değer bir yer olduğunu düşünüyor .

   Kapılar büyük bir gürültüyle açılıyorken insanların hepsi aniden susuyor . Kapı ağır ağır aralanıyor . ju oturduğu kaldırımdan kalkıp yavaş yavaş ilerliyor . Etrafta halen bağırıp çağırmaya devam eden sadece şişman , bıyıklı ve çirkin bir cüce var . Eşini kaybetmiş onu arıyor . Askerler kapıları tamamen açınca ilk önce herkesi düzgün gruplara ayırıp kalacakları odalara kadar götürüyorlar . Devasa bir şato bu . Herkes ancak burada huzur ve umut içerisinde olabilir .

   ju ve ju nun bir parçası jo bilerek sona kalıyorlar . ilk önce kahramanımızdan bahsedeyim , acayip bir tip . bazen kişiliğindeki karakterler vücudundan ayrılıp yeni bireylere dönüşüyor . tıpkı şimdi olduğu gibi jo , ju nun aslında utangaç ve bir o kadar da meraklı parçası . yavaş adımlarla şatonun bahçesine giriyorlar . askerlerin gözleri onların üzerinde . ju dikkat çekmemek için kendini oldukça zorluyor . ama jo için aynı şey söylenemez . etraftaki heykelleri , değişik bitkileri , ateş türevlerini ve mimariyi inceliyor . bir asker onları uyarıyor ' buradan efendim '

  ju şatodan içeri adımını atarken parçası jo onla tekrar birleşiyor . çok sayıda oda ve katın olduklarını anlıyorlar . insanlar , cüceler ve daha bilmedikleri acayip canlılar . ama şu an ju için önemli olan tek şey , pembe nin hangi katta ve nerede olduğu . aslında pembe nin yanında çok sevdiği ve gayet de güçlü arkadaşları R ve H var ama o yine de bir şeyler olmasından korkuyor . aynı asker onları tekrar uyarıyor ' pembe üçüncü katta efendim '

  üçüncü kata çıktığında iki kapı olduğunu görüyor .yavaşça ilk kapıya geliyor . duyduğu seslerden içeride cücelerin olduğunu anlıyor . bu sırada R kapıyı açarak onu ikinci kapıdan içeri alıyor .

  içerisi sadece bir odadan ibaret .oda tamamen halıyla kaplı . filmlerden görmeye alışık olduğumuz o acayip şato lambaları var tavanda . dört koltuk var ve koltuklar kırmızı . duvarlar sarıyla kirletilmiş beyaz  bir renkte . kapıdan girince hemen karşınızda pencereler var . pencerelerden soldan sonuncusu açık ve H orada solundaki ikili ve sağındaki iki tekli koltuk arasında duruyor . pembe sağda en son tekli koltukta  sakince oturmuş ve odadaki diğer herkes gibi oldukça düşünceli . ama o belki de bu odadaki herkesten daha sakin .

  R kapıyı kapatıyor .içerideki sesler dışarıdan duyulmasın diye büyü yapmaya devam ediyor . kahramanımız ju pembe yi görünce çökük ve üzgün bir surat ifadesiyle yanına gidiyor .sol elini iki eliyle tutuyor . R , H nin yanından 'şu surat ifadeni görsen var ya ağlayacaksın '  diyor ve H ile birlikte gülüyorlar . Pembe ve kahramanımız ju gözlerini birbirinden hiç ayırmadan , belki boş boş belki gayet manalı bir şekilde birbirlerine bakmaya devam ediyorlar . pembe sağ eliyle saçını kulağını arkasına itiyor ve ju dan gözlerini ayırmadan 'bazen ju yu bu işin içinde düşünürdüm' diyor . herkes bir an afallıyor . 'bu işin içinde ve kameraların arkasında (yönetiminde)' . ju acayip mutlu oluyor . ju dışında herkes sakin . saçmalamaya başlıyor 'benim ... benim ne olmak istediğimi biliyor musun ?' -acayip ve çılgın bir mutluluk kahkahası - ju mutluluktan ne diyeceğini ve ne yapacağını şaşırıyor . 'aslında hep bu pencereden atlamak istemişimdir bak şu şekilde '.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder