10 Şubat 2012 Cuma

Reklam Yönetmenliği


Published by  on  in hayat15 Comments

Sık sık benden daha genç insanlar “Nasıl reklam yönetmeni oluruz?” sorusuyla gelirler. Bu sorunun bende iki cevabi var. Birincisi kısa olan: “Bilmiyorum.”
İkincisi çok daha uzun ve sonucunda aradığınız cevabi tam olarak bulabileceğiniz de şüpheli. Yine de bu yazıyı okuyacaksanız bu meseleyle gerçekten ilgilisiniz demektir.
Reklam yönetmeni olmanın birinci şartı bu tür blog yazıları yazmamaktır. Bu hem şaka, hem değil zira reklam yönetmenliği dışarıya kapalı bir alandır ve bildiğim kadarıyla hiç bir reklam yönetmeni bu konularda kimseye bir şey söylemez (hele de böyle kamuya açık ortamlarda). Reklam yönetmenliğine başlangıç da aynı şekilde bir muammadır çünkü bir reklam filmine yönetmen olarak seçilebilmek için daha önce reklam (lar) çekmiş olmanız gerekir! Tabi buradaki saçmalık gayet açık. Durum sadece bu olsaydı etrafta hiç reklam yönetmeni olmazdı. Oysa bir sürü insan reklam yönetmenliği yapıyor. Bu insanlar analarının karnından reklam filmi çekerek doğmadıklarına göre bu işte bir terslik olmalı!
ShareThis

Reklamda Oyuncuları Güldürme Sendromu

Yukarıdaki film epeydir nette dolanıyor. Bence çok iyi bir reklam filmi. Hem fikir iyi, hem uygulama.
Reklamdaki annenin yüz ifadesi (27. saniye) benim için özellikle önemli. Nedeni de şu: Türk reklam sektöründe çok sık karşılaşılan bir durum vardır. Bir plan çekersiniz ve sizce her şey yolundadır. Fakat yapımcınız veya reji asistanı ajans müşteri masasından size doğru seğirtir. Bu isteksiz geliş genelde hayırlı bir haber yok demektir ve büyük olasılıkla şu yorumla sonuçlanır: “Biraz daha gülümseme…”
Siz de çaresiz oyunculara şöyle dersiniz: “Evet güzeldi, bir kere daha alıyoruz, gülümseyerek lütfen!”
Bazı filmler için bu istek yerinde olsa da ben genelde ölçünün fena halde kaçtığını düşünüyorum. Neden oyuncular sürekli gülümsesin? Böyle bir hayat mı var? Ayrıca yerli yersiz sürekli gülümseyen biri hayatımızda olsa epey gıcık olmaz mıydık? İste yukarıdaki filmde anne gülmüyor (aslında filmde kimse gülmüyor üstelik gülmelerini gerektirecek bir durum da fazlasıyla var) ve bu bence çok doğru bir reji kararı.
Bu film Türkiye’de çekilse mutlaka şöyle biterdi: “Baba düğmeye basar. Anne ile birbirlerine bakıp gülümserler. Sonra çocukla beraber (çocuk kaskı çıkarmıştır) hep birlikte arabanın içinde şarkı söyleyerek ilerlerler ve neşeyle gülerler.”
Fikir yeterince güçlüyse oyuncular ağlasa bile seyirciler gülümser. Fikriniz yoksa oyuncuların hepsi pişmiş kelle gibi sırıtsa da bir şeye yaramaz.

http://www.ilkercanikligil.com/tag/yonetmenlik/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder