3 Temmuz 2013 Çarşamba

Nietzsche: 'İslâm'ın önünde diz çökmeliydik'


Nietzsche'nin bilinmeyen İslâm yorumu...

Nietzsche'nin bilinmeyen İslâm yorumu...

"Eğer İslâm, Hıristiyanlığı küçük ve hakir görüyor idiyse, böyle görmekte bin kez haklıydı: Çünkü İslâm, insanı yüceltir ama putlaştırmaz..."


21 Aralık 2007 09:11
font boyutuküçülsünbüyüsün


Yusuf Kaplan'ın yazısı
Nietzsche: 'İslâm'ın önünde diz çökmeliydik'
Türkiye'de entelijansiya olmadığını söylediğimde bazı kişiler rahatsız oluyorlar. Şerif Mardin'in deyişiyle bu ülkede yalnızca "literati"nin / okumuş yazmış kişilerin olması, bırakınız Türkiye'nin, kendi yaratıcı ruhunu ve kurucu iradesini harekete geçirebilmeyi, Türkiye'nin yaratıcı ruhun ve kurucu iradesini neyin oluşturduğunu bilen bilemeyen zihinsizleştirilmiş zihinler etrafta mebzul miktarda kol geziyor.
Hâl böyle olunca da, ne kendi medeniyet dinamiklerimizle, ne de hâkim kültürün, yani Batı kültürünün medeniyet dinamikleriyle yaratıcı ilişkiler kurabiliyoruz. O yüzden, düşünce hayatında da, sinema, müzik, edebiyat, mimari başta olmak üzere sanat hayatında da dünyaya özgün şeyler armağan edebilecek çapta büyük atılımlar ve açılımlar gerçekleştirebiliyoruz.
Türkiye'de çok berbat bir entellektüel körleşme ve kötürümleşme var: Batı kültürüyle de, İslâm kültürüyle de kurduğumuz ilişkilerin yalnızca platonik aşk ve nefret ilişkilerine, dayanan simülatif (sığ, sahte ve sathî) ilişkilere dönüşmesi, son kertede, Batılılaşma / sekülerleşme macerasına sürüklenen ülkemizin mecrasını yitirmesine, dolayısıyla hâkim kültürün bütün normalarını ve formlarını kölecesine taklit etmemize, üstelik de karikatürize ederek tepe tepe tüketmemize yol açıyor.
Karikatürize edilen, belki de en önde gelen Batılı düşünürlerden biri de "ateist" ve "nihilist" diye yaftalayarak üstünü çizdiğimiz ya da duruma göre putlaştırdığımız Nietzsche'dir.
Nietzsche'yi karikatürize ettiğimizi gösteren en önemli göstergelerin başında onun "Tanrı öldü" sözünü dümdüz bir şekilde anlamaya kalkışmamızdır. Nietzsche, "Tanrı öldü" derken bir ateist veya nihilist olarak konuşmaz; aksine Batı'da Tanrı'nın öldürüldüğünden sözeder. Sözgelişi, Putların Alacakaranlığı başlıklı kitabnda aklın putlaştırılmasına karşı tam bir savaş ilan eder. Socrates'tan başlayark bütün bir Socrates-sonrası, temelde rasyonalist Batı düşüncesini yerden yere vurur.
Deccal-Sahte İsa başlıklı kitabında ise Hıristiyanlığı, özellikle Tanrı tasavvurundaki absürtlükten ötürü yerle bir eder. Size bugün Deccal kitabında yer alan, onun İslâm'la ilgili tespitlerini aktarmak istiyorum. Okuyunca şoke olacağınızı tahmin ediyorum. (Ayrıca Nietzsche'nin bu iki kitabının bayramdan hemen sonra Külliyat Yayınları tarafından özenli bir çeviriyle -yeniden ve adam gibi bir Türkçe'yle- dilimize kazandırılacağını hatırlatmak istiyorum). İşte Nietzsche'nin, "İslâm'ın önünde diz çökmeliydik" dediği o çarpıcı gözlemleri:
"Eğer İslâm, Hıristiyanlığı küçük ve hakir görüyor idiyse, böyle görmekte bin kez haklıydı: Çünkü İslâm, insanı yüceltir ama putlaştırmaz...
Hıristiyanlık, bizi, kadim dünyanın [antik Yunan ve Roma] kültürünün mahsulünden mahrum bırakmıştı. Üstelik bununla da yetinmemiş, daha sonraları, bizi İslâm kültürünün mahsûlünden de mahrum etmişti. Aslında bize (insan olarak bize], Grek kültüründen de, Roma kültüründe de, esasta, temel meseleler açısından daha yakın olan, bizim [insan olarak] duygularımıza, zevklerimize ve seçimlerimize daha doğrudan hitap eden İspanya'daki o harikuâde İslâm kültürü ve İslâm kültürünün eşsiz birikimi ayaklar altına alınarak çiğnenmiş ve yok edilmişti (-bunu yapan ayağın ne tür bir ayak olduğunu söylemeye dilim varmıyor, ne yazık ki!-)"
"İyi de, neden? Nedeni şuydu: Çünkü İslâm kültürü, asil bir kültürdü; çünkü İslâm kültürü, kökenlerini, temellerini insan fıtratına borçluydu [insanın fıtrî özelliklerini muhafaza edebilmesine borçluydu]; çünkü İslâm kültürü, İspanya'daki Müslüman hayatının nâdir bulunan, nefis hazinelerinin üzerinde bile hayata Evet diyordu!... Daha sonraları, Haçlılar, estirdikleri o toz bulutunun ortasında, aslında önünde diz çökmeleri gereken, diz çökmekle daha iyi bir yapmış olacakları bir şeye karşı, asil bir kültüre karşı, bizim bugünkü 19. yüzyıl kültürümüzle mukayese edildiğinde, bizim çağdaş kültürümüzün, kendisini, İslâm kültürünün yanında son derece 'yoksul' ve oldukça 'geç kalmış' bir kültür olarak görebileceği böylesine asil ve yüksek bir kültüre karşı savaş açmışlardı. Haçlılar, ganimet peşinde koşuşturuyorlardı, hiç şüphesiz ki. Çünkü Doğu, İslâm dünyası, zengindi..."
Not: Bütün okuyucularım Kurban Bayramlarını en kalbî duygularımla tebrik edi-yorum...





yeni şafak